foto1 foto2 foto3 foto4 foto5


+090 542 356 XX XX
irayerbaa@live.com
İrfan Aydın

Erbaalı İrfan Aydın Web Sitesi....

Mes´ul olduğun şeyle meşgul ol...

man; Allah indinden gelen şeyleri kalp ile tasdik ve dil ile ikrardır. İman, lügatta; «mutlak tasdik» mânâsındadır. Habercinin haberine, veya hüküm verenin hükmüne, yani herhangi bir şeye hiç tereddüt etmeden, içten ve kesin olarak inanmak, onun doğru olduğunu kabul etmektir.

İslâm ıstılahında ise iman; Allah’a, Hz. Mulıammed (S.A.V.)in Allah’ın kulu ve resulü olduğuna, ve Onun, Allahü Teâlâ’dan alıp insanlara bildirdiği, kat’î delillerle bilinen şeylerin gerçek olduğuna yürekten vs kesin olarak inanmak, bunların hak ve gerçek olduklarını kalp ile kabul ve tasdik etmektir.

Her iki tariften de anlaşılacağı üzere, «ma’rifet», yani bir şeyi sadece bilmek, iman için kâfi değildir. Bilgi ils yetinmeyerek, onu kalben tasdik etmek şarttır. Çünkü, «bilmek», herhangi bir şeyin, fert tarafından fiil haline getirilmeksizin, kişinin kalbinde bir anda belirivermesidir. Meselâ; aya bakar bakmaz, onun ay olduğunu bilivermek; peygamberin mu’cizesini görünce o anda kalpte onun peygamberliğinin bilgisinin belirivermesi böyledir. «Tasdik» İse bir şeyi tercih edip yapmak neticesinde meydana gelir. İnanılması gersken şeylere kesin olarak inanmak, onları İtiraf etmek, kabul etmek ve tam bir teslimiyetle bağlanmaktan ibarettir.

Bu izahlardan anlaşılacağı üzere, «bilmek» ile «tasdik» arasında umumilik ve hususilik münasebeti, vardır. Ma’rifet, tasdik’e nazaran daha şümullü ve daha geneldir. Tasdik ise daha özeldir. Zira nice kâfirler vardır ki, Peygamberimizin doğruluğunu bildikleri halde mü’min sayılmazlar çünkü kalplerinde tasdik yoktur. Tasdik olmayınca itmi’nan olmaz; o da olmayınca insan mü’min sayılmaz. Bu ifadeleri, Kur’anı Kerim’in âyetleri de te’yit etmektedir:

«Kendilerine kitap verdiklerimiz, o peygamberi, öz oğullan gibi tanırlar. Öyle İken içlerinden bir güruh, kendileri bilip durdukları halde, yine mutlaka hakkı gizlerler.»[1]

«Vaktâ ki, âyetlerimiz böyle parlak olarak onlageldi: ‘Bu, apaçık bir büyüdür’ dediler. Vicdanları da bunlara tam bir kanaat hasıl ettiği halde, zulüm ve kibir ile yine bunları inkâr ettiler. Fesatçıların encamı, bak nice oldu.»[2]

îmanın lügat vs ıstılah mânâlarım dikkatle incelersek, aralarında, «tasdik» bakımından bir farkın olmadığını görürüz. Fakat, kapsadığı mevzular ve imanın hakikati bakımından, aralarında genellik ve özellik farkı vardır. Meselâ; «Küfür ve zulüm iyidir» diye bir hüküm verilse ve bunu dinleyen bir kimse tasdik etss; dilcilere göre bu şahıs, küfür ve zulmün iyiliğine iman etmiş olur. Istılahta ise bu sözler, küfürdür. Çünkü, İslâm ıstılahına göre iman; Resulü Ekrem’in, Allahü Teâlâ’dan getirdiği kat’î olarak bilinen şeyleri tasdik etmektir. [3]

İmanın Çeşitleri 
İslâm âlimlerine göre iman, «icmali» ve «tafsili» olmak üzere iki kısma ayrılır. [4]

İcmali İman 
İnanılması gereken şeylerin tümüne birden ve kısaca inanmaya «icmali İman» denir. Bu da «Kelime-i Tevhid» de ifadesini bulmaktadır. «Allalı (C.C.) tan başka ilâh olmadığına ve Ilazrcti Muhammcd (S.A.V.)iu Allah’ın Resulü okluğuna» tam bir teslimiyetle inanmaktan ibarettir. Nitekim, İslâm’a yeni girmek isteğinde bulunan kimseye, Peygamberimizin zamanından günümüze kadar, İslâm dini böyle telkin edilmiştir. Zaten, İslâm Dini’nde, mü’min sayılabilmsk için bankaca bir merasim de yoktur. [5]

Tafsili İman
İnanılması lazım gelen şeylerin hepsine, çok açık ve tafsilâtlı bir şekilde inanmaya, «Tafsilî İman» adı verilir. İmanın geniş şekli olan tafsili iman, üç dereceye ayrılır:

Birinci Mertebe :
Hasreti Allah’a, Resulüne, bir de ahiret  gününe iman etmektir. Burada icmali imana, «ahit  iman» da eklenmiş olduğu için, ondan daha  olmaktadır.

İkinci Mertebe:
«Amentü» de ifadesini bulan; «Allah’a, meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kadere, yani hayır ve şenin Allah’tan olduğuna, Öldükten sonra tekrar diriltilip Mahşere gönderilmeye» iman etmek ve beraberinde «Kelime-i Şahadet getirmekten ibarettir. Bu, birinci mertebeye nazaran daha mufassaldır. Bunlara «İmanın Şartlan» adı verilir. Peygamber Efendimiz de, «İman nedir?» sualine, bu şekilde cevap vermiştir. [6]

Üçüncü Mertebe :
Kur’anı Kerim ve Hadisî Şeriflerle, Resulü Ekrem Efendimizin Aliah’dan alıp tebliğ ettijn tevatürle sabit olan şeylerin hepsine, ayrı ayrı, Allah ve Resulünün istediği tarzda ve genişçe iman etmektir. Meselâ; namaz, oruç, zekât, hac, benzeri diğer emir ve yasaklan, helâli ,haramı; dinimizde ne varsa hepsini teferruatlı bir şekilde bilmek Ve tasdik etmektir. İmanın en geniş şekli budur. Bu tarz inanan bir kimse, Allah’ın çok sevdiği bir kuldur.[7]

Taklidi İman Sahih Midir?
Delil istemeden ve araştırma yapmadan inanmaya «Taklidi İman» denir. Bu şekilde inanan kimseye de, «Mukallid» adı verilir. Mukallid, anasından, babasından veya herhangi bir kimseden, iman edilmek şeyleri duyar ve inanır. Bu imanı sebebiyle sevap alır ve cennete gider. Fakat kâinata göklere ve yer yüzüne bakıp, onları tetkik dip   aklını kullanarak inanmayı    terkettıgınden dolayı günahkâr olur. Şayet, bu şekilde inanmaya gücü yetmiyorsa; o zaman, nazar ve istidlali terkettiği için günahkâr da olmaz. [8]

Kalp İle Tasdik, Dil İle İkrar
İmanı tarif ederken, kalp ile tasdik etmenin şart olduğunu belirtmiştik. Bir kimsenin mü’min olup olmadığını bilebilmemiz için de, onun, inanıp inanmadığını dili ile ikrar etmesi gerekir. Bir kimss, kalbinde tasdik olduğu halde, dili ile İkrar etmiyorsa, Allah indinde mü’mindir. Fakat, bilemedikleri için Müslümanlar nazarında kâfirdir. Ona, Müslümanlara yapılan muamele yapılmaz, işte bu konuda mezhepler, çeşitli görüşler ortaya atmışlardır. Bu görüşlerin en mühimleri şunlardır: [9]

 

 

İCMÂLÎ ve TAFSÎLÎ İMAN

İman, inanılacak hususlar açısından icmâlî ve tafsîlî iman olmak üzere ikiye ayrılır.

a) İcmâlî İman

İnanılacak şeylere kısaca ve toptan inanmak demektir. İmanın en özlü ve en kısa şekli olan icmâlî iman, tevhid ve şehadet kelimelerinde özetlenmiştir.

Tevhid kelimesi: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah (Allah'tan başka hiçbir Tanrı yoktur. Muhammed O'nun elçisidir) cümlesidir. Şehadet kelimesi de: Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh (Ben Allah'tan başka hiçbir Tanrı olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna inanır ve tanıklık ederim) ifadesidir.

İmanın ilk derecesi ve İslâm'ın ilk temel direği budur. Gerçekte Allah'ı yegâne Tanrı tanıyan, Hz. Muhammed'i O'nun peygamberi olarak kabullenen kişi, diğer iman esaslarını ve Peygamberimiz'in getirdiği dini de toptan kabullenmiş demektir. Çünkü diğer iman esasları bize Hz. Peygamber aracılığıyla bildirilmiştir. Öyleyse Allah elçisini tasdik etmek, getirdiği hükümleri de tasdik etmek demektir. İnanılacak şeyler ayrı ayrı söylenmediğinden dolayı bu imana icmâlî (toptan) iman denmektedir. Mümin sayılabilmek için, icmâlî iman yeterli olmakla birlikte, İslâm'ın diğer hükümlerini ve inanılması gerekli olan şeylerin her birini kişinin teker teker öğrenmesi zorunludur.

b) Tafsîlî İman

İnanılacak şeylerin her birine, açık ve geniş şekilde, ayrıntılı olarak inanmaya tafsîlî iman denilir. Tafsîlî iman üç derecede incelenir:

Birinci derece, Allah'a, Hz. Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna ve âhiret gününe kesin olarak inanmaktır. Bu, icmâlî imana göre daha geniştir. Çünkü burada âhirete iman da yer almaktadır.

İkinci derece, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, öldükten sonra tekrar dirilmeye, cennet ve cehennemin, sevap ve azabın varlığına, kazâ ve kadere ayrı ayrı inanmaktır. Tafsîlî imanın ikinci derecesi amentüde ifade edilen prensiplerdir.

Üçüncü derece, Hz. Muhammed'in Allah katından getirdiği, bize kadar da tevâtür yoluyla ulaştırılan bütün haberleri ve hükümleri tasdik etmektir. Bir başka ifadeyle, mânası apaçık (muhkem) âyet ve mütevâtir hadislerle sabit olan hususların hepsine ayrı ayrı, Allah ve Resulü'nün bildirdiği ve emir buyurduklarını da içine alacak şekilde bütün ayrıntıları ile inanmaktır. Bu durumda namaz, oruç, hac ve diğer farzları, helâl ve haram olan davranışları öğrenip bütün bunların farz, helâl ve haram olduklarını yürekten tasdik etmek tafsîlî imanın üçüncü derecesini oluşturur.

Müslüman olmayan bir kimse, icmâlî iman ile İslâm'a girmiş olur. Bu iman üzere ölürse neticede cennete girer. Fakat tafsîlî iman ile müslümanın imanı yücelir, olgunlaşır, sağlam temeller üzerine oturur. Bir insanın, Allah'ı ve O'ndan geleni gönülden tasdik ettikten sonra, Hz. Peygamber'in açıkladığı buyruk ve yasakları bütünüyle, farzı farz, haramı haram bilerek öğrenmesi, kabullenmesi ve uygulaması gerekir. Tafsîlî imanın üçüncü derecesi, zarûrât-ı diniyye denilen ve inanılması zorunlu bulunan bütün inanç, ibadet, muâmelât ve ahlâk hükümlerine inanmayı içermektedir.

 TAKLÎDÎ ve TAHKÎKÎ İMAN

Delillere dayalı olmaksızın sadece çevrenin telkini ile meydana gelen ve âdeta kişinin İslâm toplumunda doğup büyümüş olmasının tabii sonucu olarak gözüken imana taklîdî iman denilir. Ehl-i sünnet bilginlerinin çoğuna göre bu tür iman geçerli olmakla beraber, kişi imanı aklî ve dinî delillerle güçlendirmediğinden dolayı sorumludur. Taklîdî iman, inkârcı ve sapık kimselerin ileri süreceği itirazlarla sarsıntıya uğrayabilir. Bunun için imanı, dinî ve aklî delillerle güçlendirmek gerekir. Çünkü deliller, ileri sürülecek şüphe ve itirazlara karşı imanı korur. Delillere, bilgiye, araştırma ve kavramaya dayalı imana ise tahkîkî iman denir. Aslolan her müslümanın tahkîkî imana sahip olması, neye, niçin ve nasıl inandığının bilincini taşımasıdır.

Yorum ekle

Ziyaretçi Sayacı

Bugün 568

Dün 406

Bu Hafta 1365

Bu Ay 2710

Tümü 3671382

Facebook Login

Üye Girişi

Mesaj Kutusu

Giriş yapmamışsınız.

Kimler Çevrimiçi

154 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Son Kullanıcılar

  • Nfejdekofhofjwdoe jirekdwjfreohogjkerwkrj rekwlrkfekjgoperrkfoek ojeopkfwkferjgiejfwk okfepjfgrihgoi
  • RobertDop
  • bkobend
  • CesarGon
  • LarryCon

Erbaa Namaz Vakitleri

Erbaa Hava

ERBAA

İstatistikler

Kullanıcılar
5626
Makaleler
797
Makale Görünüm Sayısı
3473683

Sayfa Alt Bilgisi

Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.



Copyright © 2024 Erbaalı İrfan Aydın Rights Reserved.