foto1 foto2 foto3 foto4 foto5


+090 542 356 XX XX
irayerbaa@live.com
İrfan Aydın

Erbaalı İrfan Aydın Web Sitesi....

Mes´ul olduğun şeyle meşgul ol...

Bu mektûb, yine mîr Sâlih Nişâpûrîye yazılmışdır. Tâlibin bâtıl, bozuk ma’bûdlardan kurtulması, hak, doğru ma’bûdü düşünmesi ve hâtırına gelen herşeyi de kovması bildirilmekdedir:

Mîr Seyyid kardeşim! Tâlib (Lâ ilâhe) derken, kendi içinde ve dışarda olan bütün bozuk ma’bûdları yok etmesi ve (İllallah) derken, hak ma’bûd olarak fikrine, vehmine gelen şeylerin hepsini de nefy etmesi, koğması lâzımdır. Hak olan bir ma’bûdün yalnız var olduğunu düşünmeli, bundan başka hâtırına hiçbirşey getirmemelidir. Allahü teâlânın zâtında hiçbirşey ve vücûd ya’nî var olması bile bulunmaz. Onu, vücûdden başka olarak aramak lâzımdır. Ehl-i sünnet âlimleri “Allahü teâlâ onların çalışmalarına bol bol iyilikler versin!” ne güzel söylemişlerdir. Allahü teâlânın vücûdü, zâtından başkadır, buyurmuşlardır. Vücûdü zâtdan başka bilmemek ve vücûdden başka birşeyin varlığına inanmamak, kısa görüşlü olmakdır. Şeyh Alâüddevle “kaddesallahü sirrehül’azîz”,(Vücûd âleminin üstünde, Melik-il-vedûd âlemi vardır) demişdir. Bu fakîri vücûd mertebesinden yukarı götürdüklerinde, çok zemân, o hâlde kalmışdım. Zevk ile, vicdân ile kendimi (Mu’attala fırkası)ndan ya’nî sıfatlara inanmayanlardan sanmışdım. Allahü teâlânın vücûd sıfatını bilmedim. Çünki, vücûd sıfatı geride kalmışdı. Zât mertebesinde vücûdun yeri yokdu. O hâldeki îmânım, îmân-ı taklîdî idi. Tahkîkî değildi. Sözün kısası, insanın hâtırına, hayâline gelen herşey de, kendisi gibi mahlûkdur. Mahlûklarından kendisine doğru hiçbir yol açmayan, yalnız Onu anlamakdan âciz olmak, gücü yetememek yolunu açık bırakan Rabbimizi tesbîh ederiz. O her aybdan, kusûrdan, lekeden uzakdır, temizdir. (Fenâ-fillah) ve (Bekâ-billah) denilen mertebelere varmak, mümkin vâcib olur demek değildir. Böyle şey olamaz. Böyle şeyin olması, hakîkatleri bozmak, birbirine karışdırmak olur. Mahlûk, sonradan yaratılmış olanlar, vâcib olamayacakları, hep var olamayacakları için, vâcibden mümkinin eline geçen şey yalnız Onu anlıyamamakdır. Fârisî beyt tercemesi:

Ankâ avlanılmaz, tuzağı topla!
Tuzağa giren, olur yalnız hava.

Çok yüksekleri arayan tâlib, kavuşulamayacak, adı ve nişânı bulunamayacak bir varlığı arar. Birçokları ise, kendilerinden başka olmayan varlığı aramakda, ona yaklaşmağa, berâber olmağa uğraşmakdadır. Fârisî mısra’ tercemesi:

Onlar büyüklerdir, ben de böyleyim yâ Rab!

Geçmişiniz ve geleceğiniz hayrlı olsun!

Kimse Kendine Rutbe Vermesin (Mektûbat 126-127-128. Mektuplar) - Bayram Ali Öztürk Hoca

 

 

 

 

Yorum ekle

Üye Girişi

Mesaj Kutusu

Giriş yapmamışsınız.

İstatistikler

Kullanıcılar
5630
Makaleler
797
Makale Görünüm Sayısı
3478698

Sayfa Alt Bilgisi

Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.



Copyright © 2024 Erbaalı İrfan Aydın Rights Reserved.